8 Şubat 2014 Cumartesi

 VİYANA GEZİSİNDEN NOTLAR: 

Birinci Bölüm: '' Viyana'm, ben sana dayanamam...:) ''


     Ne zamandır yazmayı düşündüğüm ama bir türlü fırsat bulamadığım ve artık daha fazla ertelemek istemediğim bir blog bu...Aslında en fırsat bulamayacağım bir dönemde yazmaya karar verdim. 10 aylık bebiş kucağımda şuan diyeyim siz anlayın:) Ama bir yerden de başlamak gerekiyor canım!!

    Neyse lafı fazla uzatmadan Viyana gezimizden akılda kalanlara geçeyim.

   Viyana yazın nasıl bilmiyorum ama kışın iki kez gitmiş biri olarak ''kışları harika'' diyebilirim. İlk Viyana seyahatimiz, bir bayram tatilini değerlendirme amacıyla eşim, ben ve o zaman 1.5 yaşında olan minik oğlum ile Kasım ayında gerçekleşmişti. İkincisi ise Viyana' ya doyamadığımız için planlanmış bir geziydi ve yine aynı tarihi tercih etmiştik. İstanbul dışında yaşadığımız için yurt dışı seyahatlerimiz çocukla tabi ki çok da rahat geçmiyor fakat yavaş yavaş bu konuda tecrübe sahibi olmaya başladık.

    Birkaç ulaşım aracı ile sağ salim Atatürk Havaalanına varıyoruz. İşlemler hallediliyor ve uçakta yerimizi alıyoruz.Thy den uçuş millerimizi kullanarak yaptığımız bussinesclass yolculuğumuz nasıl geçti anlamadan yaklaşık 2.5 saat sonra Schwechat havaalanı için alçalıyoruz.Uçağın penceresinden şöyle bi aşağıya bakayım dediğinizde İlk gözünüze çarpan şey yüksek çatılı, filmlerden fırlamış gibi duran evler oluyor. İndikten sonra pasaport kontrolü için hızlı hızlı ilerliyoruz çünkü uzuuuuun bir kuyruk -tam anlamıyla kuyruk sayılmaz, kümelenme- bizi bekliyor olacak. Yanımızda otel rezervasyonumuzu, sigortamızı ve dönüş biletimizi de alıyoruz. Her ne kadar biz bu konuda bir soruyla karşılaşmadıysak da bu karşılaşmayacağımız anlamına gelmez (sadece bi öneri). Pasaporttan da sorunsuz geçtikten sonra çocuksu bir sevinç duyuyor insan. Bir sanat şehrine geldiğimiz havaalanındaki panolardan da belli oluyor.Duvarlardaki resimleri izleye izleye bavullarımızı almaya gidiyoruz. Bavullar dediysem de siz siz olun bir bavula sığdırın eşyalarınızı, ben öyle yaptım.
     Şehre kolay ulaşım için CAT (City Airport Train) kullanıyoruz. CAT biletini, kocaman CAT yazısı gördüğünüz bankomatlardan nakit ya da kredi kartıyla alabilirsiniz. Bilet kontrolü trende siz otururken yanınıza gelen görevliler tarafından yapılıyor.

 

    16 dakikada, 10 €' ya şehir merkezinde oluyorsunuz. Biz ''Vien-mitte'' durağında indik. Bu duraktan U3 ve U4 numaralı metro hatlarını kullanarak devam edebilirsiniz. Havaalanından şehir merkezine ekonomik bir şekilde gelebileceğiniz diğer bir alternatif ise S-Bahn denilen hafif raylı trenlerdir. 4€ ödeyerek merkeze 25 dakikada ulaşmak mümkündür. Yine ''Vien- Mitte'' durağında inebilirsiniz. Sonrasında U3 ve U4 numaralı metro hatlarını kullanabilirsiniz. Viyana' da ulaşımı metro ve tramvayla çok rahat sağlayabilirsiniz. Metro hatları U1, U2, U3, U4 olarak adlandırılıyor. Metro ve tramvay haritasına buradan ulaşabilirsiniz. Biletlerinizi ise havaalanından ya da Vien- Mitte durağında inince ''Wiener Linien'' yazan bankomatlardan kalacağınız gün kadarlık olacak şekilde alabilirsiniz. Bir günlük bilet aldığınız saatten ertesi günün o saatine kadar kullanılabiliyor. Bizdeki turnikeler gibi, Metroya binerken geçilen yerlerde yeşil kutucuklar göreceksiniz ilk defa metroya binerken biletinizi bu kutucuklara okutmalısınız böylece biletinizin süresi başlamış olacaktır.
 
     İsterseniz Vienna Card alarak da ulaşım ve çoğu müzeye %25' e kadar indirimle girme hakkına sahip olabilirsiniz. Şunu da eklemek isterim ki 3 gün den az kalacaksanız bu kartı almak bence gereksiz. Ama yok, benim rahat rahat her müzeye girip çıkacak kadar vaktim var derseniz gerekli bilgiler için buradan buyrun.

Metro (U-bahn) ve tramvay (S-bahn) için kullanabileceğiniz bilet fiyatları:

        24 saat: 7.10€      48 saat: 12.40€      72 saat: 15.40€



  Viyana hakkında genel bilgi vermek gerekirse; 23 ayrı bölgeden oluşuyor. 1. bölge şehrin merkezi oluyor(innere stad). şehir burdan başlayarak saat yönünde numaralandırılıyor. 1. bölge tarihi şehir olarak geçiyor, çevresinde eskiden surlar varmış şu anda yol var ve ortada kalan 1. bölge araç trafiğine kapalı. çember şeklinde çevreleyen yol ring strasse olarak adlandırılıyor. En önemli yapılar bu yol üzerinde bulunuyor zaten.

 
  Neyse konuyu dağıtmayalım. Böyle teorik bilgileri istediğiniz heryerde rahatça bulabileceğiniz için ben daha çok pratikte neler yaşadığımızdan bahsetmek istiyorum. Valizimizi bırakmak, sırt çantamızı hazırlamak için otele gidiyoruz. Bu arada çanta hazırlama konusundaki deneyimlerimizi de en kısa zamanda yazmaya çalışacağımı da belirtmek isterim . Akşama kadar otele uğrayamayacağımızı gözönünde bulundurarak hazırladığımız sırt çantamızı alarak sıkıca giyindikten sonra kendimizi sokaklara atıyoruz.


     İlk olarak opera binası dikkatimizi çekiyor. Görkemli bir bina olan opera binası, şehrin merkezinde bulunuyor(1.bölgede) metro durağına gidip gelirken önünden sık sık geçeceksiniz. bu binayı gezdiren profesyonel rehber eşliğinde turlara katılabilirsiniz ya da şık kıyafetlerinizi de yanınıza alarak eylül- haziran ayları arasında bilet alıp bir performans izleyebilirsiniz. opera binasının önünde opera sanatçısı kılığına girmiş bilet satmaya çalışan kişilerden bir gösteriye bilet alabilirsiniz. Biz iki gidişimizde de girmedik o nedenle gösteri hakkında bilgi veremeyeceğim:(

    Opera binasından başlayan caddede -istiklal caddesi gibi- çeşitli mağazalar bulunuyor. Burası trafiğe kapalı bir alan dolayısıyla sokak sanatçıları, göstericiler, aktivistler burada bolca var. Caddede ilerlediğinizde hediyelik eşya (mozart çikolataları burada baya popüler arkadaşlarınıza almak istiyorsanız 'billa' adlı market zincirini tercih edin daha ekonomik ve daha çeşitli) satan bolca dükkan var. Bizde ki YKM tarzı Stevvfl adlı bir alışveriş merkezi de yer alıyor.


 
 Bu caddenin devamında Stephan katedrali karşımıza çıkıyor. İki yıl arayla gitmemize rağmen dışı hala restore ediliyordu fakat içine girebildik. 343 merdiveni tırmanmayı göze alabiliyorsanız güney kulesinde muhteşem bir Viyana manzarası sizi bekliyor. Çok görkemliydi gerçekten.

   Katedralin bulunduğu bu meydana şehrin merkezi diyebiliriz. Meydanda bulunan faytonlardan kiralayarak tarihi şehri turlayabilirsiniz. Atlar çok temiz ve bakımlılar. Daha sonra bu caddeyle kesişen diğer caddelere dalıyoruz. Oralar da ışıl ışıl ve kalabalık.






   Karşımıza Hofburg sarayı çıkıyor. Yıllarca ülkeyi yöneten Habsburgların inşa ettirdiği saray, şu anda müzeler kompleksi olarak hizmet veriyor. içinde silahlar ve savaş gereçleri, eski müzik aletleri, Efes' ten çalındığı söylenen kalıntılar sergileniyor. Görülmeye değer bence. Bu sarayın karşısında iki müze görüyoruz. Birisi Kunsthistorisches ( sanat tarihi müzesi) diğeri de Naturhistorisches ( doga tarihi müzesi).
 
  • Kunsthistorisches ( sanat tarihi müzesi) nde Habsburgların birçok önemli sanatçıya ait koleksiyonları bulunuyor. ayrıntılı gezmek için en az 3 güne ihtiyacınız var, biz yüzeysel olarak gezdiysek de çok etkilendik diyebilirim. giriş ücreti kişi başı 12 €.

  • Naturhistorisches ( doga tarihi müzesi) nde ise her çeşit hayvanın(aklınıza neeee gelirse) doldurulmuş halinden tutun da doğal taşların her çeşidine... doğayla ilgili ne ararsanız bulunuyor. Özellikle çocuklar için inanılmaz bir deneyim olabilir. Daha önce böyle kapsamlı bir müze görmeyenler için mutlaka bir defa gezin derim. Zaten her müze ayrı ayrı 3-4 gün gezilebilecek büyüklükte bu şehirde. Biz ilk müze deneyimlerimiz bu şehirde yaptıktan sonra gittiğimiz başka ülkelerde müze gezme arayışına girmiyoruz. Bize yetti de arttı bile:) Müzelere çok zaman ayıramayacaksanız bile sadece bu müzeyi gezin derim.  Giriş ücreti kişi başı 10 €.

     Bu müzelerden ring üzerinden devam ediyoruz aynı sırada Parlamento Binasıyla karşılaşıyoruz. Sonrasında yine aynı sırada gotik tarzda mimarisi olan Rathaus(belediye binası) karşımıza çıkıyor. 
   Eğer Kasım ayında giderseniz bu binanın bahçesinde akşamları Cristmaskindmarkt adlı noel pazarları kuruluyor ki bu pazarlar için ikinci defa Viyana' ya gelmek isteyebilirsiniz. Tüm şehir, özellikle hafta sonu akşamları bu pazarlara geliyor. Çok hareketli, ışıl ışıl, kalabalık oluyor. Alışveriş yapmak isterseniz bu pazarda ki standlarda birbirinden güzel ürünler bulunuyor. Özellikle noel için süslemeler, el yapımı ahşap ürünler, ev yapımı kurabiyeler, pastalar, ekmekler, ayak üstü yiyebileceğiniz sosis, bizdeki hamur kızartmasına benzeyen şeyler, punch dedikleri sıcak içilen içecekler...
 

  Herkesin elinde fincanlarda bu içeceği görebilirsiniz. Bu içecekten kaynaklanan tarçın, vanilya, zencefil karışımı bir koku hakim pazara. Bizdeki kestaneciler gibi sobalarda pişirdikleri patateslerden de (kartol) mutlaka yiyin, küçükken dedemin kuzineli sobasının fırınında pişirdiği patateslerin lezzetindeydi. Çocuklar için tren, atlı karınca mevcut. Ağaclar da rengarenk fenerlerle süslenmiş. Bu pazarı gezerken üşüdüğümüzü unutuyoruz. İzleyecek çok şey var gerçekten de. İnsanlar geç saatlere kadar orada. Bu pazarlara Viyana' nın çeşitli bölgelerinde karşılaşabilirsiniz.


    Ertesi gün programımızda Mozart haus,Mozartın evi var.. Stephan katedralinin arka tarafından yaklaşık 300 m yürüme mesafesinde Domgasse adlı sokakta bulunuyor. 1784- 1787 tarihleri arasında ünlü besteci Mozart bu evde yaşamış. Figaronun düğünü nü bestelediği bu evi görmek isterseniz 9 € giriş ücreti ödeyerek gezebilrsiniz. Evin giriş katında Mozart temalı hediyelik eşyalar satan bir butik de bulunuyor.

 

  Viyana ya gelip de psikiyatrinin babası Freud' un müzesine gitmek olmaz dedik ve u4 hattına binip Rossauerlande istasyonunda indik elimizle koymuş gibi bulduk:) Burası Freud un evi ve aynı zamanda çalışmalarını yaptığı ofisi imiş. Kendisine ait mobilyalar, özel eşyalar bulunuyor yine müzede freud temalı ürünler satan bir bölüm var. Bizim için değişik bir deneyimdi. giriş ücreti 7€ unutmadan.
 


    Viyana da her köşe başında ya bir müze ya da bir sanat galerisi var . Opera binasının solundaki caddeden ilerliyoruz ve karşımıza Albertina grafik müzesi çıkıyor. Akşam olmasına rağmen içerisi doluya yakın diyebilirim. Dönemsel sergiler oluyor sanırım. Picasso ve Michalengelo'nun eserlerini inceliyoruz. Minik Yağız uyuyor bu arada. Müze, sergi ona göre değil galiba...Şimdilik bu durum işimize geliyor ve rahat rahat geziyoruz. Bu arada giriş ücreti 9.5€.
 
 Arkası yarın ya da yarından da yakın...  :))
 

2 yorum:

  1. İsviçre ye her gidişimizde viyana hep aklımda olmasına rağmen bir türlü gidemedik karadan. Viyana hep öteki uçta kalıyor. Bir yolunu bulup gideceğiz bir gün elbet:) o vakit bloğun bana yol gösterecek. Bir adım attın gerisi gelir. Bloğun sana ve tüm blog alemine hayırlar getirsin

    YanıtlaSil
  2. Benim için nedendir bilmem Viyana'nın yeri ayrı... Sen de benim kadar etkilenirsin umarım, yardımcı olabilirsem ne mutlu...isviçre de bambaşka bu arada.. İyi dileklerin için çok teşekkür ediyorum..

    YanıtlaSil